Kürdistan İslam Hareketi başkanı Ahmet Turhallı ile söyleşi – Lekolin

18. Januar 2016 | Von | Kategorie: Anasayfa, Haberler

Hafız-Ahmet-Turhallı

“Civakiye İslamiye Kurdistan’ın yapmak istediği şu; son tartışmalarımızda netleşen, ortaya çıkan olgu, biz dini iktidar olgusundan uzaklaştırmak istiyoruz.“

“Benim rahmetli babam, Amed’in en büyük alimleriyle, bir yatsı namazını kıldıktan sonra, evine dönerken Hizbullah tarafından silahlı saldırıya uğruyor. Bir diğer arkadaşı, Ubeydullah Dalar, sabah cami avlusunda çivili sopalarla öldürüldü.“

Kürdistan İslam Hareketi’nin başkanlığını yapmaktasınız. Önce sizi tanıyalım. Kendinizden bahseder misiniz?

-Ahmet Turhallı: İsmim Hafız Ahmet Turhallı. Diyarbakır doğumluyum. İlk,orta ve lise eğitimimi Diyarbakır’da tamamladım. Kürdistan’ın Farxin, Bingöl ve Xarpet çevrelerindeki medreselerde okudum. Babam Türkiye ve Kürdistan’da ilk Kuran okuma doktorasını yapan kişidir.

-Konuya devam etmeden, Kürdistan’daki medreseler hakkındaki bilgilerinizi bizimle paylaşır mısınız?

-Ahmet Turhallı: Kürdistan medreselerinde ağırlıklı şafii mezhebi üzerine islam hukuku okutulur. Arap dili ve edebiyatı, çok güçlü bir şekilde okutulurdu. Bunların dışında, Teshir ve Fıkıh var. Medreselerin, tarihinde okuduğumuz kadarıyla,Türkiye Cumhuriyeti öncesi çok farklı müfredatları varmış. Bu ders müfredatlarının içinde coğrafya, matematik ve felsefe varmış. Cumhuriyet döneminden sonra takiye ve zaviye kanunları çıktı. Bu kanunlarla, aslında, Kürdistan medreseleri 1940′ lardan sonra kapatıldı. O döneme kadar, Kürdistan medreseleri, yerel düzeylerde önder yetiştiren okullardı. Bu, devlet için tehlike olduğundan dolayı, bildiğimiz gibi Erzurum,Sıvas kongreleri, Şeyh Said ve Seyit Rıza ayaklanmaları, Kürt Ulusal Ayaklanmaları’nın bir bütünü bu medreselerden çıkıyor. Fiziki olarak bastırılan Kürtler, bilimsel olarak da bastırılmak istendiği için, Tekke ve Zaviye kanunları çıkarılıyor.

1960’ların sonu ve 1970’lerin başında Kürt Ulusal Hareketi, sol düşünceler temelinde gelişirken, bu örgütlerin içinde Mellelerin aktif ve çoğunluklu bir şekilde yer almalarının, medreselerde ulusal bir eğitimin var olduğunu gösterdiğini söyleyebilir miyiz?

– Ahmet Turhallı: Derslerin anlatımı Arapça olmakla birlikte, tercümesi ve anlatımı Kürtçe yapılmıştır.Türkçe’de var, ama Kürdistan’da bu dil kullanılmıyordu. Bu, sömürge ülkeler için, özellikle Türkiye için tehlike arzediyordu. Çünkü, Kürt bilinci buradan çıkıyordu. Bu bilinci yok etmek için kanunlar çıkarılıyor ve kanun dışı ilan ediliyordu. Bunlarla baş edemeyince, geriye on ya da onbeş yıl sonra, ezanın Türkçeleştirilmesi, camilerin kapatılması ve ahıra çevirilmesi döneminde de, TC. bunlarla baş edemeyeceklerini anlayınca, Türkİslam Sentezi adı altında yeni bir örgütlenmeye girişiyor ve bu örgütlenme temelinde, imam hatipler, islam enstitüleri açılıyor.

– Yani, Asimilasyonun bir parçası mı?

– Ahmet Turhallı: Evet, medreseleri de o zaman kontrole alamadıkları için, bir kolunuda kendilerine bağımlı hale getirmek istiyorlar. Buralarda yirmi yıl boyunca sadece Arap dili ve edebiyatı okutuluyor. İnsanlar adeta orada çürütülüyor.

– Sizde bunlardan geçtiniz değil mi?

– Ahmet Turhallı: Ben de bunlardan geçtim. Eskiler gibi olmasa da, ben bunları yaşadım. Dedem anılarında bize, “medreselerde baskına uğradığımızda çok dayak yerdik“ diye anlatırdı. Dedem, “ben gözlerimi kaybetmek üzereyken, birgün askerin biri hücreye, yani medreseye indi.“ O zamanlar medreselere hücre deniliyordu. Anladığım kadarıyla, “hücre“ medreselerin illegalitesini simgeleyen, anlatan bir anlamda kullanılmış. Dedem, “asker gelip bana dediki, körsen burada ne yapıyorsun? Hava o zaman çok soğuktu. İçerde mangalda ateş vardı.Ben korkudan kitaplarımı ve Kuran’ı ateşin dibine soktum. O zamanlar kitap ve Kuran bulmak çok zordu. Onlar gidene kadar kitaplarımın bir kısmı yanmıştı“ diye, yaşanan baskıları anlatıyordu.

Bu baskıların nedeni, Kürt ulusal bilincin o kurumlarda geliştirilmesi miydi?

Ahmet Turhallı: Hem oydu, hem de devlet dışında resmi ve iktidar olmayan ilmi bir dini anlayışın olmasıydı.

Resmi olmayan bir dini anlayış mı?

– Ahmet Turhallı: İktidar olamayan bir dini anlayış oları ürkütüyordu. TC tarihinde, hem Kürt ulusal bilincini geliştiren bir eğitim, hem de ilmi bir dini eğitim bu medreselerde yapılıyordu. Bu da, tehlike olarak görülüyordu.

– Tekrar, babanızla ilgili Kuran doktorası yapma olgusuna dönelim?

– Ahmet Turhallı: Kuran’ı okuma diye bir bilim dalı var. Bunun Mısır’da, benim okuduğum El Ezher Üniversitesi’nde bölümleri vardı. Bu Üniversite, K.Kürdistan ve Türkiye’de geçici olarak kurs açıyor ve bu kurslarda, doktora yapma olanağı veriyorlardı. Benim rahmetli babam, Türkiye koşullarında, oradan ilk mezun olanlardandır. Çok iyi Kuran okurdu. Ben de, bunu en iyi okuyan kişinin yanında, yani babamın yanında Kuran’ı ezberledim ve ders gördüm. Farxin’de, Elazığ’da, Amed’in diğer yerlerinde ve Bingöl’de medreselerde okudum. Rahmetli babam, buralara, beni bilinçli olarak gönderdi. Bu kültürü tanımamı istedi.

– Babanızın hazin bir şekilde öldürülüşüne de geleceğiz. Sizin durumunuza devam edelim..

– Ahmet Turhallı: Bir hedefim vardı. Mısır’da, bin yıllık bir üniversitenin olduğunu duymuştum. Saidi Kurdi’nin osmanlıların son döneminde bir girişimi oluyor. Saidi Kurdi, “ Mısır’da El Ezher üniversitesi var. Bende, Kürdistan’da El Medresetü Zehra diye, onun kızkardeşi bir üniversite kuracağım“ diyor.

– Bu üniversitenin özelliği nedir?

Ahmet Turhallı: Benim ilgimi çekmişti. Bin yıllık bir üniversite. Fatimilerden beri olan bir kurum. Ben oraya gidip, medeni hukuk, uluslararası hukuk ve islam hukuku’nun beş yıllık bölümünü bitirdim. Daha sonra Almanya’ya geldim. O üniversitede gördüğüm şey şuydu; islami ilimler, müsbet ilimlerle birlikte okutuluyordu. Yani, tıp okuyanda, yanında islam bilimi ve kuranı okuyordu. Siyasal okuyanda,islami hukuku okuyordu. Yaklaşık 300.000 öğrencisi vardı.Uluslararası bir üniversiteydi. Bilinen ulusal sorunlardan dolayı Avrupa’ya geldim. 23 yıldır burada yaşıyorum.

– Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde  yer aldınız mı ?

– Ahmet Turhallı: Aile olarak içinde yer aldık.

12088329_1638637326353778_7816342216369870027_n– Kürdistan İslam Hareketi’nin başkanı seçildiniz. Kürtçe, adı Cıvakiye İslamiye Kurdistan olan bu hareketin kuruluş tarihinin eski bir dönemde olduğunu biliyoruz. Bu hareket, hangi amaca hizmet ediyor?

– Ahmet Turhallı: 1993”te Kürdistan’ın özgür dağlarında, Kürt ulemalarının biraraya gelişiyle kurulmuş bir hareket.

– Yani, Avrupa’da kurulmadı mı?

– Ahmet Turhallı: 1993 ‚de Kürdistan’ın özgür dağlarında, Kürt Uleması tarafından kurulmuş bir hareket. O zaman gençtim ve ben de içinde yer aldım. Devletlerin dini Kürtler’e karşı kullandığını gören ulema, daha önce bahsettiğimiz medrese kökenli ve milletini seven insanlar; buna karşı çıkış yapmak,siyasal,düşünsel olarak ulusal mücadelenin islamda hakkını, Kürt toplumunun hakkını anlatmak, egemenlerin yaptıklarının islam dışı uygulamalar olduğunu göstermek için, hem islama gerçek anlamda sahiplenme, hem de Kürdistan ulusal davasına sahiplenme anlamında kurulmuş bir harekettir. 23 yıllık bir geçmişi var. Bu dönemde gereken rolü oynayamadı. Bu rolü oynayamamasının bir çok nedenleri var. Biri egemenlerin parayla satın aldığı bir çok dini kurum ve kuruluş var. Bu muazzam para gücü karşısında, dini sözlerle söylersem; kıyamete yakın Deccal gelir, herkesi malı mülküyle satın alır. İşte, bugün sömürgeciler dini böyle satın alıyorlar. Hareketimz bu şartlarda gelişmedi ya da istenilen düzeyde gelişemedi. Bir boyutu bu. Diğer boyutu ise, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ndeki örgütlerin, islamı sürekli düşman göstermesinden dolayı, yurtseverler arasında zemin bulamadı.

– Bu konuyu şöyle açıklarsak; Kuzey Kürdistan’da yakın tarihte ulusal mücadele, sol kürt örgütleri tarafından geliştirildiği için, bu hareket gelişemedi ya da CİK (Civakiye İslamiye Kurdistan) PKK nin bir yan oluşumu olarak görüldüğü için mi gelişemedi. Bize bu yanını açıklarmısınız?

– Ahmet Turhallı: CİK, Kürdistan ulusal mücadelesini destekleyen bir harekettir.Kürdistan ulusal mücadelesini desteklediği için, tabii, PKK de dahil diğer örgütlerde sosyalist bir gelenekten geldikleri için, kan uyuşmazlığı yer yer oluyor. Bir boyutu bu. Diğer boyutu da, hem Kürdistani, hem islami olacaksın, bu dört sömürgeci devlet için oldukça tehlikeli bir düzey. Örneğin, bizim 24 tane alimimiz şehit edildi.Hem de çok kötü bir biçimde.

Hizbullah’ın katlettikleri mi? O dönemde mi?

– Ahmet Turhallı: Benim rahmetli babam, Amed’in en büyük alimlerinden biriydi. Bir yatsı namazını kıldıktan sonra, evine dönerken silahlı saldırıya uğruyor. Bir diğer arkadaşı, Ubeydullah Dalar, sabah cami avlusunda çivili sopalarla öldürüldü. Kürt bilinci olan,islamın gerçeğini anlatan bu kişilerin törpülenmesi ve durdurulması gerekiyordu.Devlet bunun için acaip yöntemler geliştirdi.

Gelişememenin bir boyutu buyken, diğer boyutu ise ülke boyutunda gelişme zemini yoktu. Sömürgeciler oldukça baskı ve yıldırma yöntemlerini kullandılar.

– Hareketin gelişememesinin nedeni, anlattığınız ilk olgu olmayabilir. Yani, sol Kürt örgütlerinin İslamı düşman göstermesi gibi. Kürt halkı çok dindar bir halk. Acaba, ikinci bahsettiğiniz olgu, yani sömürgecilerin din üzerindeki uygulamaları ve baskıları, bu gelişimi engelleyen neden olmasın?

– Ahmet Turhallı: Doğrudur. Diğer bir neden de şudur; Kürdistan İslam Hareketi, kendini günümüz koşullarına uyarak ayarlamak zorundadır. Hareket, eski ve klasik bir gelenekten geliyor. O klasik gelenek, günümüz modern toplumlarında karşılığını pek göremiyor. Kendisini değiştirmesi ve aşması gerekiyor. Medreseler de, bu konuda müfredat olarak geri. Günümüz dünyasına cevap veremiyor. Kemalist sistem, zaten; felsefeyi, matematiği, düşünceyi bu medreselerden çıkardı. Bu son kırk yıllık dönemde, medreselerde sadece Arap dili ve edebiyatı işleniyor. Dolayısyla hem beyinsel düşünceyi geliştiremeyiz, hem de cumhuriyet öncesinden daha geriye çekildi. Günümüz dünyasına bu eski müfredatla cevap vermek çok zor. Diyelimki, eski fakih fukahların yazdığı eski muaylar üzerinden hareket ediyorlar, bu da bir gelişim sağlamıyor.

– Kürdistan’da bu kadar çok dini kurumlar varken, sömürgecilerin dini kurumları varken, oluşan yeni dini Kürt siyasi oluşumları varken, -ki buna Hizbullah ve Hüda Par’ı katmıyorum. Onlar başka amaçlarla kuruldular- bütün bunlar varken, CİK Kürt toplumuna ne hizmet verebilir? Amacı nedir, birazda geleceği konuşalım?

– Ahmet Turhallı: Civakiye İslamiye Kurdistan’ın yapmak istediği şu; son tartışmalarımızda netleşen, ortaya çıkan olgu, biz dini iktidar olgusundan uzaklaştırmak istiyoruz. Dini, toplumun ahlakı ve bilgisi haline getirmeyi düşünüyoruz. Toplumu çalışkanlaştıran, topluma ahlak kazandıran, topluma bilgi veren, toplumu modern dünyaya entegre eden ve pozitif düşünen bir toplum yaratmaya çalışıyoruz. Bunun da, tabii ki gelenekselleşen İslami anlayışla bir çatışması var. Geleneksel İslami anlayışla çatışması ve Kürt davasını savunmak, Kürdistanı savunmanında sömürgeciler tarafından dezavantajı olması, CİK’in bir çok yönden saldrı altında olmasını getiriyor. Nasıl bir saldırı dersek, örneğin Cüppeli Ahmet Hoca gibileri, Kürt ve Kürdistan sorununu konuşan Kürt Ulemasına karşı yoğun saldırıda bulunuyorlar.

– Neden?

– Ahmet Turhallı: Çünkü onlar İslamiyeti iktidara bulaştırıp zulümle sürdürmeye çalışıyorlar.Biz ise bunu aksini, yani İslamın hakikatini Kurandan çıkararak savunuyoruz. Örnek olarak; Kürt sorunu. Şu anda bütün hepsini davet ediyorum. Irak, Suriye,İran ve Türkiye ben müslümanım diyor.

Eğer müslümanım diyorlarsa bu kardeşlerimiz; ki kardeş demek için, büyük yürekli olmak lazım. Bize yapmadıkları bir şey kalmadı, Kuran bu topluma ne hak veriyor? Eğer müslümansanız, bu esasları kabul edin. Hiç biri bu esasları kabul etmiyor.Bu onları zorluyor. Bu karşı söylemlerimiz, eğer daha da güçlü çıkarsa, müslüman olup olmama noktasında onları daha da zorlayacak. Bizi boğmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Dikkat edin, bakure Kurdistan’da en çok örgütlendirilen kesim, dini kesimdir. Milyarlarca para dağıtıyorlar.

– Evet. Örneğin Diyarbakır’da, yüzden fazla dini kurum olan aşevleri var. Türk devleti bizzat bunların arkasında. Bu kurumları, yeni kurulan dini, siyasi Kürt oluşumları, pek de engelliyecek bir çalışma yapamıyor. CİK’in kurulması, bize şunu da düşündürüyor; acaba bu kesim, kurumları engellemek için mi kuruldu? CİK’in programında ulusal kurtuluş mücadelesi varsa ve İslamın ağırlıklı olacağı bir toplum oluşturmak istiyorsanız, günümüzdeki özgürlük mücadelesi veren oluşumlardan ayrılmıyor musunuz?

– Ahmet Turhallı: Bizim tüzüğümüzde yazıyor; “Kürdistan’ı parçalayan hiç bir anlaşmayı tanımıyoruz“. Biz, Kürdistan’ın doğal yapısına kavuşmasını istiyoruz. Bu bizim tüzüğümüzde ve programımızda var. Nedeni ise, Lozan, Sevr, vb.. hiç bir anlaşmayı tanımıyoruz. Çünkü, Allah, Kürt toplumunu bu topraklar üzerinde verdi ve buranın adı Kürdistan. Dolayısıyla, bunların baskıyla yapmak istedikleri şey, bu doğallığa karşıdır. Biz ise, İslami açıdan, yani bakış açımız islamada doğal bir geliştir. Bizim anladığımız Kuran bize şunu söylüyor; “Ya Muhammed, insanları onların üzerine doğduğu, doğal yapı olan dine çağır”. İnsanlığın doğallığında yalan yoktur. Sonradan var ediliyor.İnsanlığın doğallığında öldürme yoktur. Bizim İslami anlayışımızda radikal bir anlayış yoktur. İslamıda böyle tanımıyoruz. İslamı toplumun vicdanı olarak tanıyoruz. Sizin söylediğiniz gibi, toplumu İslamileştirme gibi bir anlayışımız yok.

– PKK kimliği altında göründüğünüzden ötürü, gelişemiyor olabilir misiniz?

– Ahmet Turhallı: Eğer bunu söylersek, o zaman şöyle bir soru daha sormalıyız; Kürdistan’daki İslami cemaatleşme, neden sömürgecilerin dışında gelişemiyor? Bir tek bununla izah edilemez. Bu propagandayı yapan, aslında Kürt ve Kürdistan’a düşman olan kesimler bunu söylüyor.

– Hayır, benim demek istediğim şuydu; bir çok kesim size, PKK’nin yan örgütü olarak bakıyor?

– Ahmet Turhallı: Şöyle izah etmek gerekir. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’ni aktif yürüten hareket PKK dir. Dolayısıyla, PKK’nin eylemsellikleri içinde aöıklamaları içinde, hergün insanlar ölüyor ve çoğu PKK’li diye gösteriliyor. Şimdi, bunlarla ilgili açıklama yapmak zorundayız. Bunlar toplumumuzun bir parçası. Biz bunları sahiplenmek zorundayız. Ve bu sahiplenme doğrudur da.

Bunu, PKK değil de başka bir Kürt hareketi yapmış olsaydı, biz Kürdistan İslam Hareketi olarak aynı tepkiyi gösterirdik. O zaman da diyeceklerdi ki, falanca örgütün yandaşıdır. Biz neden KUKM’nin yanında duruyoruz? Aktif olarak onları gördüğümüz için. Diğer örgütler için, niye bunu söylemiyoruz? Çünkü, diğer örgütler fazla rahat. Fazla işin içinde değiller. Sadece söylem boyutundadırlar. İlişkimizi kurarken, bir tarafta ateş var ve bizim su dökmemiz gerekiyor. Biz, su döktüğümüz için, farklı görünüyoruz. Bunun PKK olması, bir şey değiştirmiyor. Başka bir örgütte olabilirdi.

– Gelecekte ağırlıklı olarak çalışmanızı Kuzey Kürdistan’a verecekmisiniz? Çünkü, orada sömürgecilerin dini örgütlenmeleri ağırlıkta?

– Ahmet Turhallı: Şunu söylemekte bir beis görmüyorum. Türk İslamcı yazarların söylediği ve hepsinin kabul ettiği bir görüş var. Bütün islamcılar devletin yedeğidir. Kürdistan bunun dışında

değil. Kürdistan’da bu yönde yapılanların hepsi o yöndedir. Devlet ya direk içinde ya da yönlendiriyorlar. Ama, bu bir vakıa, bir akide. İş böyle olunca, bizde, bizim programımızla, Kürdistan’da kültürel, dini ve eğitsel çalışmalar yürüteceğiz. Biz, barışı isteyen bir hareketiz. Biz, barışı, savaşa tercih eden bir hareketiz. Biz, siyasal çözümü, silahlı çözüme tercih eden bir hareketiz.

– Evine gelip, seni evinden zorla çıkarmaya çalışan birine, barış demenin ne anlamı olabilir?

– Ahmet Turhallı: Bizim dini inancımızda savaş yok. Sadece kendini savunma var. Eğer, biri seni evinden zorla çıkarıyorsa, senin kendini savunma hakkın var. Bunu biz, referans olarak Kuran’dan alıyoruz. Fakat, dini kendine bağlayan devlet erki ise, dini bir saldırı aracı olarak kullanıyor. Aramızda, onlarla bir anlayış farkı var.

– Tarihe baktığımız zaman, Türk devleti bizi yıllarca İslamla kandırmış ve hala da kandırıyor diyebilir miyiz?

– Ahmet Turhallı: Evet, İran’da öyle.

– Biz müslüman bir halk olmasaydık, bağımsızlığa çoktan kavuşurmuyduk?

– Ahmet Turhallı: Ermeniler müslüman değildi. Ve kökleri kurutuldu. Bu teori ve yaklaşım bana sakat geliyor. Karşımızda bir tarihi vaka daha var. Ermeniler Hıristiyandı. Avrupa Hıristiyandı. Buna rağmen Ermeniler bitirildi.Aslında, Kürtler’in dezavantajı şu; Müslüman oldukları için din onlara karşı muazzam kullanılıyor. Öyle bir şekilde kullanılıyorki, insanlar şu ikileme sokuluyor:“Eğer siz Kürdüz derseniz, dinden çıkarsınız“. Kürt Müslümanlar dinlerini tanımadıkları için, onlarda bir çelişki yaşıyorlar. Halbuki bizi yaratan Allah’tır.

– Kürdistan İslam Hareketi, bütün Kürdistan’ı kapsayacak şekilde düşünüyorsa, bizim alevilerimiz var, bizim Ezidilerimiz var, bizim Hıristiyanlarımız var. Azınlıkta olsalar, var ama. Bunlar için ne düşünüyorsunuz?

– Ahmet Turhallı: Tüzüğümüzden bir örnek vereyim. Bunlar arasında, bunları hor görmek, tahkir etmek bizde disiplin suçu sayılmaktadır. Biz hiç bir mezhep ve din arasında fark gözetmeyiz. Onlar, kendi işleriyle uğraşıp, örgütlenmelerini yaparlar. Biz de kendi işlerimizle uğraşırız. Ve bu referansımızı Kuran’dan alıyoruz. Allah diyor ki, “Sakın diğer dinlerle, yüksek sesle bile tartışmayınız”.

– İŞİD nedir sizce?

– Ahmet Turhallı: Bahsettiğimiz İslamiyeti iktidara bulaştırmanın en uç boyutudur. Aslında, Türkiyede’ki iktidar yapısı da, İŞİD zihniyetiyle aynıdır. İran, Irak ve Suriye’deki de aynıdır. Sebebi de, bunlar dini iktidara alet ediyorlar. Bize göre, peygamberler, hikmet önderleridirler, devlet önderleri değil. İlim ve irfan önderleridirler. Şunu söyleyebilirmiyiz, hiç bir peygamberin, bir sahibi, bir düzenli ordusu oldumu?

– Var diyorlar. Mesela, Hz. Muhameddin verdiği savaşlar. Hendek savaşı gibi.

– Ahmet Turhallı: Bunların hepsi yalan bilgiler. Hendek savaşı demişken; Bu konuda bir yazım çıktı. Mesela, Türk devlet ve kontra güçlerinin, Diyarbakır Sur’da, Farxin’de, vb.. yerlerde, Esedullah diye kullandıkları bir sıfat var.

– Ne anlama geliyor?

– Ahmet Turhallı: Onu anlatıyorum zaten yazımda. Hayber kalesinde, Hz. Ali’nin Hayber’in en öncü savaşçılarından birini öldürdüğünde, aralarında şöyle bir konuşma geçiyor. Hz. Ali’ye diyorki “ben ki aslanlar ve kaplanlar geldiğinde, oklarımla, kılıçlarımla yere sererdim.“ Hz. Ali’de ona diyorki,“ ben ki aslan gibiyim”. Esedullah, yani Allah’ın aslanı. O kavram oradan çıkıyor.

– Peki İslamcı kesimler bunu nasıl kullanıyor?

– Ahmet Turhallı: Onu söylüyorum. Bunlar Cemevi basıp Hz. Ali’nin resimlerini yırtıyorlar. Biz bu çelişkileri toplum olarak çözemediğimiz için, bir kavram kullanılıyor ve bizde acaba bu nedir diye düşünüyoruz. Halbuki, Esedullah denilen kişi, savunma dışında hiç bir savaşa katılmamış. Hayber dediğimiz yer de, aktif savunmadır.

– Hayber neresidir?

– Ahmet Turhallı: Mekke, Medine ve Şam arasında bılunan, stratejik öneme sahip bir yermiş. Yahudi ve müşfiklerin, ortaklaşa oradan müslümanları bitirme planları yaptığı ve sürekli saldırdığı bir yer. Medine’ye saldırıyorlar. Burada, İslam peygamberi ve arkadaşları bir karar alıyorlar ve diyorlarki, bu bizi bitirecek. Biz, aktif savunma yapmak zorundayız. Gidip orada, aktif savunma yapıyorlar. Bu savaşta, öldürülen toplam insan sayısı, 93’tür.

– Tekrar İŞİD’in ne olduğu konusuna dönelim?

– Ahmet Turhallı: İŞİD bana göre, yine sömürge devletlerin kurduğu, Suriye’de oluşan boş sahada, bütün istihbarat örgütlerinin birlikte kurumlaştırdığı örgütlenmeler oldu. Bu örgütlenmeler içinde El Kaide, aktif rol aldı. El Kaide’nin Suriye kolu parçalandı, biri İŞİD, diğeri El Nusra oldu. Irakta’ki kolu, Saddam yanlısı Baasçılardan oluşmuş bir örgütlenme. Suriye’deki ise, Türk MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı)’ne ve Esad’a bağlı kurulmuş bir yapılanma. Amerika Irak’ı vuruken, Esat bu yapıyı Amerika’ya karşı örgütledi. Tabi bunlar, bir güce kavuştuktan sonra, bizde varız demeye başladılar. Bana göre İŞİD’in yaptıklarıyla, Türk Devleti’nin yaptıkları benzerlik gösteriyor. Cengiz Han’dan gelen bir gelenek var. Korku salarak işgal etmek. İŞİD aynı taktikleri uyguluyor. Bu nedenle, Türk MİT’i en ince detaylara kadar, taktik veren bir konumdadır. Paris saldırısı sonrası bir çok insan öldü. İŞİD, Antep’te kendi bayraklarıyla tur atıp, bu katliamın kutlamasını herkesin gözü önünde yaptı. Türkiye’nin bunun içinde olmadığını söyleyebilirmiyiz?

Ama, İŞİD’in İslamla alakası var mıdır diye sorarsanız, Kuran’da hiç bir insan dininden ötürü öldürülemez diye bir ilke vardır. Kimse dinen öldürülemez. Allah peygamberi uyarıyor. Sert bir tatışma bile yapmayınız diye. “Senin tek bir görevin var Muhammed, anlatım“..

– Biz dışarda dinin detayını almayan, sadece okullarda öğrenen insanlar olarak, İslam dini dendiğinde, şeriatla toplumu yönetmek isteyen bir din olduğu anlayışı var. Şeriat yönetiminde de, kol ve kafa kesmek var. Evet, İŞİD sömürgeci ve başka güçler tarafından desteklenmekte. Ama, İŞİD o kadar da bomboş bir yapı değil, bir ideolojisi var.

– Ahmet Turhallı: Tabii ki, 1400 yıllık bir geçmiş var. Peygamberin vefatından sonra, peygambere karşı en çok savaşan Ebu Sufyan’ın oğlu Muaviye başa geldi.Hiç teslim olmamış, sonuna kadar savaşmış bir aile, islam adına bu defa iktidara geliyor. Aslında burada iktidara gelen islam dini değil arap milliyetçiliğidir. O Arap milliyeçiliği, İslamı istediği boyayla boyuyor. O boya günümüze kadar geliyor. Sizce bir çelişki yokmu ? Örneğin, Kuran diyorki, bir insanı haksız yere öldürmek, bütün insanlığı öldürmektir. Maide Suresi/ Ayet 32.

– Bunlarla aynı kuranı okumuyor musunuz?

– Ahmet Turhallı: Tabii okuyoruz. Ama ne yapıyorlar? Örnek vereyim: Bazı ayetler var savaş ortamında gelmiş. İnsanları motive etmek için. Kendilerini korumaları için. Hukukçu olmam münasebetiyle söyleyeyim; Almanya’da bir asker, onların terörist gördüğü El Kaideli’yi öldürmediği zaman, suç işlemiyormu? Mahkemeye çıkarılır. Aynı Alman askeri, Almanya’da bir insanı öldürdüğünde yine mahkemeye çıkarılır. Orada öldürmediği ve Almanya’da öldürdüğü için mahkemeye çıkarılıyor. Dolayısıyla yere, mekana ve zamana göre, hukuk değişiyor. Eğer, zamana, yer ve mekana göre hukuk değişiyorsa, bunuda böyle algılamak gerek. İslami devletler bunu ne yaptılar? Bu zamana göre değişen hukuku, o motivasyon ayetlerini, İslami boyalarla boyadılar. Müslümaların, bir çoğu ezildi aynı zamanda. Aynı zamanda, dikatatörlere karşı bu mezalimin getirdiği öfkede var. Bu mezalimi, ne acıdır ki yine bu devletler örgütledi. Davutoğlu, bunlara “öfkeleri birikmiş topluluklardır. Bunlara terörist denilemez” diyordu ya..

– İslamın yaramaz çocukları demişlerdi?

– Ahmet Turhallı: Bunda haklılık payı var. Zaten, Mısır’da, Libya’da ezilen kesimlere “ sizler ezildiniz, bunlar diktatör“ dediler. Ama, yine bu kesimleri kendileri başa getirdi.

– İyi güzelde, bu İŞİD, geldi gitti Kürtler’in başına bela oldu..

– Ahmet Turhallı: Bu neyi gösteriyor. Sömürgecilerin kurumlaştırdığı, yönlendirdiği ve yönettiği bir örgüttür. Niye, devlet olmamış bir halka saldırıyor?

– İŞİD’in tek hedefi sadece Kürtler mi kalmış!

– Ahmet Turhallı: Son iki senedir öyle. Başlangıçta bir alan edindi. Bizim söylemlerimizi destekleyen bir olgu da, bu örgüte egemen olan Baas subayları ve Türk MİT’idir. Bu nedenle, Kürtlere yönlendirip, Kürdistan’ı boşaltmak istiyorlar. Kürdistan ulusal mücadelesi başarı sağlarsa, en çok etkilenecek olanlar bu devletlerdir.

– İŞİD’in işgal ettiği yerlerin haritasına bakdığımız zaman, uzun yıllar Güney Kürdistan ve Rojava’da komşumuzlar. Türkiye’de, Antep’te kutlama yapabiliyorlar. Antep bir Kürt şehri, ama, Kürt kimliği kalmayan bir Kürt şehri. Yani komşumuz olacak. Ne getirecek bu gelecekte?

– Ahmet Turhallı: Benim çıkardığım sonuç şu: Emperyalist ülkeler, bizim batı dediğimiz ülkeler Kürdistanda ve Ortadoğu’da hiç bir milletin huzur içinde olmasını ve güçlenmesini istemiyorlar. Dolayısıyla bunlar, İŞİD’i bize komşu olmaya devam ettirecekler gibi geliyor. İŞİD devlet değil, bir terör örgütü olarak isimlendirilmiş. En son Kobane’de, saldırıp yüzlerce insan öldürdüler. Terör örgütü olarak normal kabul ediliyor. Öldürebilir. Bunların arkasındaki güçler araştırılmıyor. Bunlar kimdir? Niye yönlendiriyor? Düşünün, Antep’te bunlar konvoyla dolaşıyorsa, bu İŞİD değildir, devlettir. Dün G/20 zirvesinde, Putin açık söyledi: “elimizde belgeler var. İŞİD’i besleyen ülkeler şu anda G/20 zirvesinde bulunuyorlar“.

– İŞİD’in 30 bin kişilik bir ordusu olduğundan bahsediliyor?

– Ahmet Turhallı: Suriye, 90 bin olduğunu söylüyor.

– Bunun 10 bininin yabancı olduğu söyleniyor. Gerisi bizim bildiğimiz, Kürt düşmanı Baas subaylarından ve Araplar’dan oluşuyor. Yani, Kürtler uzun süre savaşacağa benziyor.

– Ahmet Turhallı: Bence gerilettiler. Terör olayları bitmez. Belli yerlerde tekrar örgütleneceklerdir. Düşünün yani, çocukları eğitiyorlar ki kendilerini patlatsınlar diye. Demek ki zemin var. Bu silahlı savaşla bitirilmekten çok, İslami olarak, bilgiyle onların İslam dışı olduklarını ispatlarsak, ki burada Civakiye İslamiye Kurdistan olarak görev görüyoruz, bitiririz. Bu, Onları ve Kürdistan’da ki Müslüman toplumu rahatlatacaktır.

– Kobane’de ki son yüz kişinin katledildiği ve içinde çocuklarında olduğu son katliamda, Barazi aşiretinden Kürtlerin bunu yaptığı söyleniyor. Doğru bir bilgimi?

– Ahmet Turhallı: Biz bunu konuştuk kendi aramızda. Biz bu sene (2015), CİK olarak topladığımız fitreleri, ben kendi ellerimle Kobane’de fakirlere dağıtmaya çalıştım.Heyet olarak gittik. Aynı soruyu ben de orada sormuştum. Oradaki yöneticler bana bunu söylemişti: “Hiçbir Kürt bu katledenlerin içinde yoktu“. Oraya gelen grupların ceplerinde, Kürtçe öğrenmeye dair notlar yakalandı. Dezinformasyon.

– Kürdistan İslam Hareketi şunu görmeli; Kürt gençliği neden İŞİD’e katılıyor? Çünkü Suruç, Diyarbakır ve Ankara katliamında Kürtler rol aldı. Kürt gençleri kendilerini patlattılar. İslami hareket olarak bunu engellemeyi düşünmüyormusunuz? Evet toplumu örgütlemeyi düşünüyorsunuz, ama biraz geç kalmadınızmı?

– Ahmet Turhallı: Bunun karşıtlığını uzun zamandır yapıyoruz. Fakat şunu unutmayın; sömürgeci devletler, bir ahtapot gibi her tarafta gruplar kurmuşlar. Ve bu gruplar, devlete nefreti kabaran ve zulüm gören gençleri örgütleyip, yanlış tarafa yönlendiriyorlar. Örneğin diyorlarki, “ bu devlet din düşmanıdır. Biz sizi dindar edeceğiz“ Dolayısıyla, Antep, Malatya, Diyarbakır’dan insanların çıkması doğaldır. Kürtçe bir söz vardır, biraz kaba olacak ama: Kürtler sahipsiz sürüdürler.Her kurt, her hırsız, her çoban aldığı parçayı götürebilir. Sizce Türk sol grupları ve Türk faşist grupları içinde de kullanılan Kürtler yokmu?

– Evet önceden fazlaydılar. Şimdi azaldılar ama..

– Ahmet Turhallı: Aslan Alpaslan, Bingöl’lü, danıştay davasında buna örnek. Bir Kürt MHP’li olabiliyor. Aşırı bir uç. Bu nedir? Ezilen bir toplum gerçekliğimiz var. Ve bu ezilen toplumdan, bu topluma karşı örgütlenme çıkıyor.

– İslam dininde, kendi ırkını kabul etmiyen biri dindar sayılmaz, diye bir bilgim var? Öyle değilmi?

– Ahmet Turhallı: Kuran şunu söyler: “sizin dilleriniz ve renkleriniz benim ayetlerimdendir. Ben sizi kabile kabile, ulus ulus ve aşiret aşiret yaptım ki, birbirinizi tanıyasınız. Yoksa, birbirinize üstünlük kurasınız diye değil“. Diğer boyutuyla, işin felsefik boyutu, bizim akide dediğimiz, İslam dininde inanç boyutunda; bizleri anne ve babadan yaratan Allah değilm,i bizim inancımıza göre. Anne ve baba seçme hakkımız varmı? Yok. O zaman bu irade Allahın iradesidir. Bir Kürt, Türk ve Alman derseki, ben Kürt,Türk veya Alman değilim, aslında Allahın iradesine karşı çıkıyor demektir. Fakat ben, kendime bir eş, iş, ayakkabı, elbise seçebilirim. İslamda iki çeşit irade var. Bir külli dediğimiz ilahi irade, bir cüzi dediğimiz kendi irademiz. Şimdi, bahsettiğimiz ulus seçme, anne ve baba seçme, bizim elimizde olmayan ilahi bir iradedir. Eğer, bir Müslüman burada ulusuna karşı çıkıyorsa, bir diğer ifadeyle Allahına karşı çıkıyor demektir.

– Başka bir konuyu sormak isterim. Hizbullah ve sizin babanızı da katlettiği bu yapıyla ilgili sormak istiyorum. Bir çok Kürt partisi, politik olarak söylemiyorlar, ama, Hüdapar Hizbullahın kendisidir. Hüdapar’ın, sömürgecilere karşı Kürdistan’da bir eylemini görmedik. Hatta, ‚barış‘ süreci konusunda, kendisinin taraf olarak muhattap alınması gerektiğini söylüyor. Hüdapar’ın arkasında kimler var. Bu kadar örgütlenecek parayı nereden buluyorlar? Önce, geçmişteki Hizbullaha gidelim?

– Ahmet Turhallı: Bunu şöyle görmemiz gerekir: Türkiye’de ve Kürdistan’da Kürt ulusal uyanışı başladığında, bunların devlet tarafından öldürülmeleri göze batıyordu.Devletin bunu kaldırması imkansızdı. Çünkü, uluslararası hasbelkader bir hukuku vardı. Devletlerarası ilşikisi var. Devlet adına işleteceği cinayetlerden sorumlu tutulacaktı. Buna, 1992’lerde bir formülasyon arandı.Gelişen ulusal bir bilinç ve bir taban vardı. Bu bilinci ötelemek için, bir yapılanmaya gidildi.Kürdistanda artık MHP, CHP örgütlenmlerinin ömrü kalmamıştı. Dolayısıyla, bunun dindar kesim arasından seçilmesi gerekiyordu. Benim, Kürdistan ve Türkiye’den ayrılma yıllarım o zamana denk geliyor. Hatırlıyorum. Bir tabaka getirdiler. Toplumun en düşük kesimi olan, bizim, yani Diyarbakırlılar’ın argo olarak kullandığı şekilde, artık çeteliğe bile yaramayanlar. Bir baktılar ki, bunlar sakal bırakmış, ellerinde tespih, kafalarında takke. O zaman topluma, sosyal taban bulunması için şöyle bir görüntü verdiler: bu örgüt öyle güzel bir örgüt ki, en kötüsünü bile iyi şekilde yerine getiriyor. Bu bir algı. Ama, devlet aynı zamanda silah yardımı ve örgütlenme yardımı yapıyor. Ayrıca, İran Devrimi’nden sonra bir zemin vardı. Hani, ilk defa, siyasal olarak İslam iktidara geldiği için, dindar olanlar, yüzlerini oraya doğru çevirdiler. O zaman İran’da, Kürdistan’da az da olsa örgütlenmeye gitti.

– İran’ın parmağı var diyorsunuz?

– Ahmet Turhallı: Vardı. Ama, Türkiye hakim oldu. 1992′ den sonra, Türkiye kendi yönlendirmesine aldı. Ve Kürtler’e karşı kullandı.

– Hizbullah’ın kuruluş yıllarında, tabanı dini kesimden çok, Diyarbakır’ın Hançepek ‚pexaslarıydı‘ görüşü hakim.

– Ahmet Turhallı: Bu bir algıydı. Dolayısıyla okumamış insanların, İŞİD’de öyledir, Boko Haram diye bir örgüt var. Bu örgütün liderini yakaladılar. Adam namaz kılmasını bilmiyor. Bizim dindar dediğimiz örgütlerin içeriğine bakarmısınız. Dinden haberleri yok. Ben bu Hizbullah’ta da doğru dürüst bir alimin olduğunu görmedim, şahit olmadım. Mesela, Hüseyin Velioğlu Türk Talebe Birliğin’den gelmedir. Bunların getireceği İslam, siyasal ve şiddet islamı. Çünkü, bilinçli bir Müslüman böyle yapamaz ki. Devlet Kürtleri eziyor, birde bunlar eziyor!

– Babanızın Hizbullah tarafından katledilişine dönersek. Bize o dönemleri anlatır mısınız?

– Ahmet Turhallı: Bunlar o dönem, İslam adına hareket ettiklerini söylüyorlardı.Böyle bir görüntü verdiklerinden ötürü, iman sahibi alimler bunlara karşı çıkıyorlardı. Diyorlardı ki, “ hayır bunlar bir devlet örgütlenmesidir.Devlet örgütü olmasanız, kendi halkınıza neden saldırıyorsunuz. Bu daha oluşmamış bir örgüt ve neden devletin karakolunun camına bir taş dahi atmıyorsunuz ve bu kadar insan öldürüyorsunuz?

– Hüdapar’da aynı şeyi yapmıyormu?

– Ahmet Turhallı – Aynı şeyi yapıyor. Beraber hareket ediyor. Bunlar artık yorum değil, bilgi bu dediklerimiz. Gazete ve mahkeme tutanaklarında sayfalar dolusu belge ve bilgi var.

– Hayretler içinde izliyoruz. Hüdapar diğer Kürt partileri tarafından Kürt partisi olarak kabul edliyor!

– Ahmet Turhallı: Çok kötü bir şey.

– Devletimiz olsaydı, derdik ki, evet Kürt partisidir. Ama, ulusal kurtuluş mücadelesi verirken, bu parti ulusal kurtuluş mücadelesinin neresinde yer alıyor? Son dönemde görüşmeler içinde muhatap alınmak istedi.

– Ahmet Turhallı: Şöyle bir paradoks da yaşıyoruz. İnsanlar, “biz Kürdüz“ dedikleri için, 1992’de bunlar tarafından katlediliyor. Bu insanların suçları, biz Kürdüz demekti.

– Sadece PKK‘ lileri öldürmediler..

– Ahmet Turhallı: Hayır hayır, sadece PKK’lileri öldürmediler. Benim babam PKK’li değildi.

Benim babam, Ubeydullah Hoca, Melle İsmet PKK’limiydi? Değillerdi. Bunlar Kürdistan’ın en seçkin alimleriydi. Dikkat edin, ilk öldürdükleri alimlerdir. Bir tane PKK’li öldürmemişlerdir. Bu yalan. Öldürdükleri ya esnaftır, ya öğretmendir, doktordur, imamdır veya işçidir. Yani milletini, halkını ve ülkesini seven insanlardır. Bu insanları öldüren bir örgütlenme nasıl bu insanlar adına ‚beni muhattap alın‘ diyebiliyor? Ne acıdırki, diğer Kürt partileri, bunlara Kürt partisidir diyebiliyorlar! Biz, Kürdistan İslam Hareketi olarak, bizi yadırgayanlar, bu kadar cinayet işlemiş bir yapıya Kürdistani parti diyebiliyorlar. Ben, bu bahsettiğiniz gruplarla görüştüm. Bizi hor görem bu gruplarla konuştuğumuzda, “İslam bizi bu hale getirdi‘ derken, İslami iktidarı hedefleyen bu partiyle, oturup anlaşma yapabiliyorlar. Bu örgütler için, bu büyük bir çelişki değilmi sizce?

– Hüdapar açık açık Hizbullah’ın devamı olduğunu söylüyormu?

– Ahmet Turhallı: Açık açık söylüyorlar. Avukatları, PKK’de öldürdü, Hizbullah da öldürdü diyerek savunuyorlar. 152 cinayetten yargılanan insanları serbest bıraktılar. Bu devlet, simit çalan bir çocuğu, 15 yıla mahkum ederken, 152 cinayet işlemiş Hızbullah militanlarını serbest bıraktılar. Bu uygulama, Hüdapar’ın alt yapısını hazırlamak içindi. Başarılı olabilirlermi? Bence, biz vazifemizi iyi oynarsak, gerçekler karla, güneş gibidir. Gerçekler güneş ve yalanlar kardır. Eğer biz, gerçeleri gösterebilirsek, bunların hepsi kardır, çünkü sömürgecilerin örgütlenmeleridirler ve erirler. Din adına da, Kürtler adına da olsa, sömürgecilerin örgütlenmeleridirler.

– Gelecekte, eğer Hüdapar amacına ulaşırsa, KUKM(Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi)  güçlerinin bunlarla çatışacağı bir ortamdan bahsetmek mümkünmü?

– Ahmet Turhallı: 1992’de bunlar çok etkin olabilirdi. Devlet güçlüydü. Fakat, ben Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin geliştiğini görüyorum. Doğru acı çekiyoruz. Fakat gittikçe güçlendiğimizi de hissediyoruz. %13 lük bir oy potansiyeli, küçümsenmeyecek bir orandır. Ben şunuda rahatlıkla size söyleyebilirim. Yarın demokratik bir ortam olursa, bu Hüdapar, vb.. örgütlenmelerin yaşama şansı yoktur. Çünkü, yalan ve sömürü üzerine kurulmuşlar. Ama, devlet desteklediği için yürüyebliyorlar. 1990 ‚larda, insan öldürüp karakola bile gitmiyorlardı.

– Bugünlerde, bildiğimiz kadarıyla silahlı eğitim alıyorlar. Amaçları nedir?

– Ahmet Turhallı: Kobane protestosunda, hani devlet dedi ya, PKK gençlik yapılanması bunları öldürdü. Devletin, Hüdapar’la birlikte gençlik yapılanmasından, vb.. öldürdüğü sayı, 40 ‚tan fazla. Hüdapar’dan ise, sadece 11 kişiydi. Polisin gözetiminde adam öldürüyorlardı.Dolayısıyla bunlar devletin yan güçleri. Devlet ihtiyaç hissettiği müddetçe, bunları kullanacak. Fakat, bana göre, devlet bunlara ihtiyaç duymuyor bile. Çünkü, devletin kendisi bizzat saldırının içindedir.Bunların miyadı doldu, anlamı yok artık. Örneğin, İdil’de yüzlerce özel tim, maskeli, Allahu ekber deyip, havaya ateş açıp, kutlama yapıyorlar. O zaman burada Hüdapar, Hizbullah’ın anlamı kalmamıştır. Çünkü, bunlar var artık. İçlerinde kandırılmış ve dini duyguları temiz olanlar var tabii. Ama, yönetici tabakasının kesinlikle bir amacı var; Kürt ve Kürdistan mücadelesini yok etmektir.

– Kürdistan İslam Hareketi, bu tür yapılanmalara karşı, Kürdistan’da belli bir mücadele yöntemi geliştirmişmi?

– Ahmet Turhallı: Bunları İŞİD’in farklı versiyonları olarak kabul edeceğiz. İslam adına iktidar olmak istiyorlarsa, İŞİD’ten farkları yok. Dolayısıyla, kendi dışında herkesi kafir görüp öldürebilirler. Bu bir bakış açısı. Devletlerin, İslam adına oluşturduğu bir bakış açısı. Bizler bilimle, medreseler açarak İslamın bu yanlış algısını bilgiyle anlatarak, Kuran’ın bu olmadığını, peygamberin böyle bir yerde durmadığını anlatarak, bunlarla bu çeşit mücadele edeceğiz. Yoksa, biz silahla değil, barış,bilgi ve cematleşme üzerinden örgütlenmemizi geliştireceğiz.

– Son olarak vermek istediğiniz bir mesaj varmı?

– Ahmet Turhallı: Kimse, bu insanların din adına hareket etmesine inanmasın. Açıp, Kuran’a ve peygamberin hayatına baksınlar. İslamda, İslam adına iktidar yoktur. İslam devleti denen şeyde yoktur. Medine’nin ismi aydınlık Medine’dir. Mekke’nin ismi kutsal Mekke’dir. İslam devleti diye Muaviye döneminde üretilen ve şimdiye kadar gelen bir devlet anlayışı var. Mekke’deki müşfiklerle mücadele eden peygamber, Medine’deki müşfiklerle beraber anlaşma yapıp, “burası bizim memleketimizdir. Beraber savunalım. Beraber yaşayalım“ demiştir. İslam, bunların anlattığı gibi değil. Başka kaynaklara baksınlar ve araştırıp inansınlar.

– Ama nasıl bir kaynak öneriyorsunuz? İŞİD’de, Hizbullah’ta, siz de Kuran’ı okuyorsunuz!

Ahmet Turhallı: Kuran’ı okusunlar. Kuran şunu söylüyor: “bir insanı haksız yere öldürmek, bütün insanlığı öldürmektir“. (Maide Suresi / Ayet 32) . Bir din diyorsa, bir insanı haksız yere öldürmek, 7 milyar insanı öldürmekse, o zaman bir Müslüman şöyle düşünmeli: din adına insan öldürmek kuranda yoktur.

En son size teşekkür ediyorum. Umud ediyorum, er veya geç hak tecelli eder ve bu batıldan bahsettiğimiz şeyler de, yok olur gider.

– Ben teşekkür ederim

17 /11 /2015

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Schreibe einen Kommentar