Hukuk Üzerine Mümtaz Kotan

23. August 2015 | Von | Kategorie: Haberler

Daha önce, Kürdistan üzerine yanılsamalar, bağlayıcı hukuk, kendimizi ifade etme tarzı gibi konuları içeren yazıda, bazı program başlıkları belirlemiştik.

En önemli başlık hukuk’tu, Şöyle demiştik;

Hukuk, zorunlu ve olmazsa olmazdır. Bu bizi ortak davranmaya götürecek en önemli olgudur. Kısaca, din adamlarımızdan, sosyalistlerimize; ulusal burjuvalarımızdan, demokratlarımıza, bilim adamlarımıza, yazarlarımıza vb.. bütün ulusal öğelerin uymak ve uygulamak zorunda oldukları bir kurallar bütününü, ulusal birliği ifade edecektir.

Yine buna bağlı iki başlığımız da şunlardı; Üzerinde anlaştığımız konuların ortak savunulması ve anlaşamadığımız ya da grupların program hedefleri vb.. konuların ise, nasıl tartışılacağının saptanarak, belli yöntemle ve kurullarda tartışılarak sonuçlara vardırılması. Bunları da hukuk içinde birleştirmek, kısa da olsa değinerek programımızı anlaşılır kılmak, somutlaştırmak zorunlu. Bunların, her Kürdistanlı tarafından anlaşılması, özellikle aydınlarımızca bilinmesi gerekiyor. Ayrıca, buradaki açıklamalar dışında, üzerinde anlaştığımız ve anlaşamadığımız konuları başka bir yazıda daha geniş ele alıp, detaylandırmamız da gerekiyor.

Peki, Hukuk tanımımızda geçen kurallar bütünü nedir?

Bizim için bağlayıcı, uymaya zorunlu olduğumuz hukuk; Kürdistan’ın bütününü ilgilendiren ulusal/ demokratik bir çerçeveyi oluşturur. Bu çerçeve, 4 ya da 5 parçada da olsa, Kürtlerin de bir ulus olarak, ülkelerinde hukuksal ve de uluslararası ilişkilere uygun, devlet olarak kendilerini ifade etmelerinde durur. Elbette, bu programı oluşturan ulus bütünlüğünün, değişik grup ve yapılarının önerdikleri programlar da, aşağıya doğru vardır. Genele, ulusal ve ülkesel olana uyarak, bütün programlar kendilerini sunar, tartışır, savunur. Diğer programları red, inkar ile, tek düze dayatmalar olmaz.

Bu anlayış, kurallara bölünür ve yasalaşır. Bizim devletimiz olmadığı için, gerek özel hukuk ve gerekse kamu hukuku kuralları, ulusal olarak aramızdaki hukuka indirgenerek korunmalıdır. Bunun tümü, parçalardaki farklılıklar ve üzerinde anlaşılmayanlar da dahil kurallar bütünü ‘nü oluşturmaktadır.

Dünya’da bizden başka kendini ifade etmeyen ulus kalmadı. Bunun nedeni, herhalde uluslar- arası çıkarlar kadar, ulusal birliğimizin eksikliğidir de.. Gerek federasyon, gerek özerk bölge, gerekse kültürel özerklik vb.. hemen hepsi parçaların birlikteliklerini ortadan kaldırıp, başka ulusların, devlet tarzlarının egemenliğini yaratmaktadır. Ama, program olarak tartışılır, uygulanabilirler de.

İstihbarat ilişkileri, savaşırken parçalardaki devletlerle ya da daha üstteki ilişkilerle, geleceği de koşullandırıyor.Ulusun içinden “eleman” yetiştiriyorlar, taraftar kazanıyor, gruplar inşa

1

ediyorlar.. Bunları da, sömürgeci devletler zamanı geldiğinde çok iyi kullanabiliyor. Her çözüm ve uygulama, ileride mutlaka kullanılabilecek çelişkileri de içinde örgütlüyor, hazırlıyor. Yani, uluslararası çıkarların, istihbarat ilişkilerinin her dönem ve koşulda kullanabileceği, gündeme koyacağı hazır “reçeteleri”, önerileri, hep kullanabileceği çelişkiler ile mümkündür. Bizim yaratmak istediğimiz, daha doğrusu zorunlu olan hukukumuzu da, Kürdistan’ı işgal etmiş dört devlet bozmak için her şey yapmaktadırlar. Türk, Fars, Arap olan yapılanmaların orta yerinde; yıllardır kendimizi korumak ve kollamak, ortak hukukla idare etmek için, asimilasyon cenderesinin altında, insani olmayan bir yaşamın dayatmalarıyla da çok zor uğraşlar vermiş ve veriyoruz.

Bütün bu çerçeveye ve ilişkilere karşı, hukukumuzun esas noktası neresidir? İşte sorunun can alıcı noktası buradadır. Bu, ulusal birliğimizdir. Yoksa, entrikacı, işgalci, uydurma “kardeşçi”, vb.. ırkçı serüvenlerin karşısında zor dururuz.. Ulusal birliği ifade eden hukukumuz, ulusu oluşturan bütün kesimlerin uyması ve savunması zorunlu kurallar bütünüdür. Bu nedenle, üzerinde anlaşılan ortak ulusal sorunlar, hep birlikte savunulmak zorundadır. Anlaşılmayan ve gruplara has programlar, yine iç sorun olarak düzenli toplantılarda, organ ve meclislerde, kurullarda, vb.. yerlerde; gündemli, hukukumuza uygun adabında, sonuç alacak ve birliğimizi pekiştirecek tarzlarda tartışılmalı, ortak noktalara dönüştürülmelidir. Tersi oyun oynayanlar, kullanılanlar, devletlerin “Kürtleri”, usulüne uygun teşhir edilmelidir.

Ülke bütünlüğünde ise, her grubun kendi programı tartışılır, tartışılacak. Temel programımızın hukuki yanı, Kürdistan olarak bir ülkeye ve Kürtler olarak bir ulusa tekabül eden yapılanmada ifadesini bulur. Bizi bağlayan hukuk da, bu yapılanmanın kurallarıdır..

Hukuk, bizim ısrar ettiğimiz hukuk, aynı zamanda adalet ve haklılık ile de iç içedir. Adaleti uygulamayan, sorgulamayan hukuk olmaz. Hakların, adaletin ve haklılığın hukuk tarafından güvence altına alınması gerekir ve bu zorunludur.

Hukuk soyut şeylere değil; ırkçı, milliyetçi muhtevaları güvence altın almak için uydurulmuş kurallar bütünü de değil. Somut şeyleri garanti ve güvence altına alır. Hukuksuz ve onun güvencesinden yoksun toplum olmaz. Toplumlar insanlarını ulusal ve ülkesel güvenceye alırken, onlara pedagojik, psikolojik, maddi, vb.. açılardan da yardım eder. Onları, ulusal ve ülkesel örgütlendirir, dayanıklı kılar ve legal, hukuksal savunma gücü elde etmelerini sağlar.

Yalnız “iyi aile çocukları”nın, grupların, ailelerin, aşiretlerin, tarikatların, partilerin, vb.. onlara mahsus özel hukukları olmaz. Yaptıkları işlere, aldıkları ücrete, kariyerlerine, vb.. göre insanların farklı konumları da, eşit ve evrensel insan haklarını ortadan kaldırıcı olamaz. Tüm ulusun eşit ve genel hukuku bağlayıcıdır. İnsanlar, özgürlüklerinin güvence altına alınması, hukukun buna somut bir şeyler demesini hep arzu ederler. Etmeseler de, özgürlükler mutlaka garanti altında olmalıdır. Bu, hem ulus için, hem de ülke ve devlet için gerekli ve zorunludur.

19 Temmuz 2013 Mümtaz KOTAN

 

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Schreibe einen Kommentar