7. November 2015 | Von | Kategorie: Tarih

Orhan Kotan

Geçen Yıl

haberler geliyor ardarda 
 haberler kanlı 
 karanlık 
 gri göklerde bin yıllık keder 
 ve ecnebi sokaklarda yalnızlık 
 yas var 
 ölüm ve işkence siyahına büzülmüş hayat 
 dijle kan akıyor diyorlar 
 parça parça cesetlerle kararmış fırat 
 basma perdeler güne kapalı 
 gramafonlar kısık 
 gencecik gelinlerin rahminde kasatura 
 bir afet 
 bir salgın olarak büyüyor kısırlık 
 haberler geliyor ardarda 
 haberler kanlı 
 karanlık 
 umudu yaşadık geçen yıl 
 öfkeyle 
 kin tutarak 
 eylül'den bu yana 
 hesap-kitap 
 istatistik 
 on idam 
 sekseni işkenceyle binikiyüz cinayet 
 yaralılar 
 sakatlar da ayrı 
 kızıltepe dokuz can verdi 
 kamışlı onbeş 
 - üçü kadın 
 üçü çocuk 
 biri de gebeydi ilk bebesine - 
 vahşet sınırları tuttu iyice 
 hücrelere koğuşlara yayıldı 
 
 ekim 
 adalı'yı aldı götürdü 
 aralık 
 erdal' ı 
 sonra 
 "kürt halkı da bütün halklar gibi 
 insanca yaşama hakkına sahip olmalıdır" dediği için 
 "türk devleti 
 kürt ulusuna 
 köle olmayı öneremez" dediği için 
 vurdular kollarına kelepçeyi 
 beşikçi'nin 
 gülseren 
 - ruşen'in karısı- 
 kocasını göremedi aylarca 
 ceyhun, kardeşim benim 
 - yaşamadan çocukluğunu 
 ilk gençliğini - 
 umutsuz bir ihtiyar oluverdi bir yıl içinde 
 yılmaz askerliğini bitirdi 
 konuşmaya başladı jir - yeğenim - 
 mümtaz' ın kızı 
 - zelal - 
 okuma yazma öğrendi 
 mektup yazdı bana 
 resim gönderdi 
 çiçekleri 
 ağaçları 
 bulutları ile 
 koca bir dünya 
 resmin üstünde bir kelepçe var 
 zincirinde kan 
 sonra öğrendim ki bütün bir yıl 
 hasret büyüten çocuk 
 bir dakika görebilmiş babasını 
 kollarında zincir yaraları 
 bileklerinde kan 
 zelal - mümtaz'ın kızı - 
 bir daha ne zaman yazar bilemem 
 ama biliyorum ki 
 okullar tatile girince 
 ve parası da varsa anasının 
 gene gidecek diyarıbekr'e 
 hasret dolu gözleri 
 ve beyaz 
 toparlak yanaklarıyla 
 biliyorum ki 
 gene konuşamayacak doyasıya 
 ve göremeyecek geçen yılki amcalardan pek çoğunu 
 ali'yi 
 ferhan'ı 
 önder' i 
 ve kimliksiz vurulup 
 törensiz gömülenleri göremeyecek 
 dijle'nin çığlıklarından 
 fırat'ın homurtularından yükselen seslerle 
 demek ki yazın 
 demek ki diyarıbekr'in cehennem yangınında zelal 
 zincir seslerini 
 copları 
 ve köpek hırlamalarını duyabilecek ancak 
 bir de kanlı duvarlara yapışmış 
 çıplak gözlerle 
 ölülerimizin direnme türkülerini 
 umudu yaşadık geçen yıl 
 öfkeyle 
 kin tutarak 
 saksılar soldu, büzüldü 
 ama 
 dağlarda 
 solgun bir güz geçirileceği düşünülmedi hiç 
 bütün bir yıl solgun bir güz 
 çiçeksiz 
 rüzgarsız 
 miting alanlarının coşkusu kelepçede 
 grev şenliklerinde panzer karası 
 ve asla bahara çıkılamayacakmış gibi 
 zemheri ayazı yürüdü düşüncelerimizden 
 ölüler taşıdık bir odadan bir odaya 
 ölüler 
 ölüler 
 ölüler 
 kirli uzun tırnakları 
 kireç beyazı ayaklarıyla 
 parçalanmış başlar 
 ezik kollar, bacaklar 
 bir odadan bir odaya sürünüp durdu hüzün bulutları 
 kederli türküler 
 ve donmuş 
 simsiyah gözlerle 
 silahları pas tutmuş 
 yalnız ve aç gerillalar böldü uykuları 
 çığlıklar çarpıp çarpıp döküldü duvar diplerine 
 sonra duyuldu ki 
 düşük kabusları içinde de olsa 
 derinden derine duymaktadır cem 
 üçüncü bebeğinin kalp seslerini 
 usul usul büyümektedir meral'de yeni bir can 
 ve kristina 
 bir oğlan daha doğurmuş 
 adı serdar 
 demek ki 
 stockholm' e bahar 
 büyüyen bebeklerle gelecek 
 demek ki 
 her ne kadar 
 bahara ulaşılamayacak diye düşündüysek de 
 bahar 
 çatlayan tomurcukları 
 yağmur yüklü bulutlarıyla 
 kıpırdamaktadır buzların arasından 
 varsın kanlı irinleriyle nefrit 
 oyup dursun böbreklerimi 
 ne çıkar 
 doğan 
 ve doğacak olan bebeklerin çığlıklarında 
 stockholm'de de olsa 
 ses edip 
 boy vermektedir bahar 
 
 mart 82/ stockholm
 
Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Schreibe einen Kommentar